Ah, Fenerbahçe taraftarı olmak! Eskiden tribünler, savaş boyalarıyla donanmış, sesleriyle Kadıköy’ü inim inim inleten, rakip takımları ve hakemleri dehşete düşüren bir orduydu. Şimdiyse? Bir tiyatro topluluğuna dönüştük sanki. Evet, doğru duydunuz. Şükrü Saraçoğlu’nda artık dramın, komedinin ve trajedinin (özellikle de son dakika gollerinde) yaşandığı bir sahne var. Ama merak etmeyin, alkışlarınızı sona saklayın, perde henüz kapanmadı!
Galatasaray taraftarının Ramspark’taki hakem üzerine kurduğu baskıyı görünce, bizde bir nostalji seli başlıyor. Ah, o eski günler! Bizim taraftarımız da eskiden rakipleri korkuturdu. Şimdiyse, sanki bir sinema salonundayız. “Sessiz olun, film başlıyor!” uyarıları eksik olmuyor. İroni mi? Yoksa gerçek mi? Karar vermek zor.
Fenerbahçe yönetimine sesleniyorum: Acaba stadyuma “Taraftar Yok” uyarı levhaları mı yerleştirdiniz? Yoksa “Lütfen sessiz olun, oyuncular konsantre olmaya çalışıyor” mu demek istediniz? Tabii ki hayır! Bizim istediğimiz, Kadıköy’ün yeniden futbolun cehennemi haline gelmesi. Rakip takımların otobüslerinin stadyuma giriş yaparken titremesi lazım, değil mi?
Şimdi, bir çözüm önerisi: Belki stadyuma girişte herkese birer megafon dağıtılabilir. Ya da “Tribün Coşkusu 101” adında bir kurs açılabilir, belki biraz eğitimle eski günlerimize dönebiliriz. “Sesiniz Çıkmıyorsa, Burada Yeriniz Yok” sloganıyla yeni bir kampanya başlatabiliriz.
Sonuç olarak, sevgili Fenerbahçe taraftarı, futbol aşkımızı gösterme zamanı geldi. Kadıköy’ü yeniden futbolun cehennemine çevirelim ve takımımıza destek olalım. Stadyumumuz, rakipler için korkulan bir kale, hakemler için ise adil oyunun hüküm sürdüğü bir arena olmalı. Unutmayın, bizim sesimiz, takımımızın 12. adamıdır. Haydi Fenerbahçe, şimdi tiyatroyu bırakıp, futbolun büyüsüne geri dönme zamanı!